Keman



Keman
Muhtemelen en tanınmış orkestra çalgısı olan keman, bir yayla çalınan telli bir enstrümandır. Keman ailesinin en geniş aralıklı sesine sahip olan üyesi olan kemanın yanında bu ailenin diğer üyeleri, viola, çello ve kontrbasdır. Keman bir kaç ana parçadan oluşur. Ön kısım, omurga, boyun, perdeler, akort anahtarları, gövde, köprü, kuyruk ve F- delikleri. Üst, göbek veya ses tahtası olarak da anılan ön kısım genelde iyi kurutulmuş ladin, arka tarafı ise akağaçtan yapılır. Keman imal edilirken, ön, arka kısımlar ve omurga, boş bir kutu oluşturacak şekilde birleştirilir. Kuyruğa bağlanan dört tel köprünün üzerinden geçip, perdelerden uzanıp, akort anahtarlarına bağlanır. Anahtarla vasıtasıyla akort edilir ve elin perdelere basılması ile değişik sesler ve tonlar elde edilebilir. Müzisyen, tellerin üzerinde yayı doğru açıyla sürtünce ses elde edilir. Bu yay, pernambuco ’dan yapılıp, 75 santim uzunluğundadır ve telleri at kılındandır. Kemanın en önemli özellikleri, sahip olduğu ses aralığı ve hem lirik hem de hızlı ve parlak kullanıma elverişli olmasıdır. Kemancılar aşağıdaki teknikleri kullanarak özel sesler de elde ederler: pizzicato (telleri çekerek), tremelo (yayı hızlı hızlı telin üzerinde hareket ettirmek), sul ponticello (yayı köprüye çok yakın sürterek ince bir ses elde etme), collegno (yayın teli yerine ahşap kısmını kulanarak) ve glissando (yayların üzerinde parmakları gezdirmekle çıkan ses).

Tarihçe:

Kemanın ilk olarak 1500’lerde İtalya da ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Lira da Braccio ve “fiddle” adlı iki enstrümandan türemiş olduğu sanılmaktadır. Keman yapım sanatı 17. ve 18. yy’larda, Antonio Stradivari, Guiseppe Guarneri ve Jacob Stainer gibi ustalarla başlamıştır. O zamanki kemanların bugüne göre, boyunları daha kısa, perde bölgesi daha kısa ve köprüleri daha düzdü. Keman klasik eserlerde ilk kullanılmaya başlandığı zaman, alt sosyal seviyede bir alet olarak görünmüştür. Ancak, Claudio Monteverdi’nin Orfeo’su gibi eserler ve “24 violons du roi” gibi topluluklarla bu statüsü de yükselmeye başlamıştır. Bu tırmanma barok dönemde de, Antonio Vivaldi, J.S.Bach ve Georg Philip Telemann gibi bestecilerle devam etmiştir. Solo konçerto, sonat ve süit gibi müzik janrlarında, keman en önde giden eleman olmuştur. Ancak keman virtüözleri ilk olarak 19.yy da ortaya çıkmıştır. Giovanni Viotti, Isaac Stern, Mischa Elman ve Nathan Milstein, David Oistrach, Pinhas Zuckerman, Jacha Heifeltz bu konuda ün yapmış isimlerden bazılarıdır.

Bateri




Bateri, Fransızca'dan gelmiş bir kelimedir. Vurmalı çalgılar takımına denir. Şarkılarda ritim tutmaya yarar.

Çoğunluğun düşündüğü gibi bateri(davul) çok hızlı olmaktan ibaret değildir. Denge ve akıcılık gerekir. Düzenli olarak metronom ile çalışmalı ve single-stroke, double-stroke,paradidle,double paradidle,üçlemeler,altılamalar gibi el teknikleri,dörtlük ritmin üzerine dörtlük,sekizlik,onaltılık kick vuruşları gibi sağ ayak teknikleri(eğer twin pedal tercih edilirse sol ayak için de aynı egzersizler uygulanabilir), hi-hat ile dörtlük,sekizlik,onaltılık saymak gibi sol ayak teknikleri ve tabiki el-ayak kombinasyonları gibi teknikler üzerinde alıştırma yapılmalıdır. Bu müzik aleti müzik kulağı gerektirir. Fakat müzik kulağınız çok iyi değilse bu enstrümanı notalı bir şekilde de kullanabilirsiniz. İnanılmaz aksak eserler mevcuttur ve bunun için yukarıdaki şeyler gerekir; Müzik Kulağı, Düzenli Alıştırma, Denge. Bunlardan hiçbiri olmaz ise ve sadece çok hızlıysanız hiçbir işinize yaramaz...

Standart bir bateri, 5 davul ve iki zilden oluşur. Davullar trampet (snare drum), tom1, tom2 (bunlara altolar da denir), floor tom (ya da bass tom tom) ve bas davul(cross ya da kick de denir)dur. Ziller ise Hi-Hat ve Ride dır. Standart bir bateriye davul olarak Octoban, Gong bass ya da bir bas davul daha vs., zil olarak Crash, China, Splash, Raw ya da Bell bell vs. ilave edilebilir.

Davul çalmak için kullanılan sopalara baget denir. Fakat müzik türüne göre baget yerine fırça ya da tokmak da kullanılabilir.

Değişik kalınlıklarda ve uzunluklarda bagetler mevcuttur. Çok ince bagetler genellikle jazz müzikte kullanılır. En çok kullanılan baget türleri, 5A ve 5B dir.

Demir baget kullanılması birçok profesyonel müzisyen tarafından zararları nedeniyle önerilmez.

Dünyanın en iyi davulcularına örnek olarak Dave Weckl,Vinnie Colaiuta,Denis Chambers,Steve Gadd,Tony Royster,Don Famularo,Joey Jordison ve Chad Smith gibi isimler sayılabilir. Türkiye'den ise Atilla Atalay, Cengiz Baysal, Volkan Öktem, Cem Aksel ve Burak Gürpınar gibi isimleri örnek verebiliriz.

Fagot



Fagot
Fagot iki dilli bir enstrümandır. Toplamda 2.5 metreye yakın silindirik ahşap tüpten yapılmıştır. 4 bağlantı parçasından oluşur: Bass parça, tenor parça, çift parça ve çan parça olmak üzere. Çan parça olarak adlandırılan kısım bass kısma alttan bağlı olup kıvrıktır. Bu grup tenor kısma sonra topluca çift parçaya bağlıdırlar. Çift dilli ağızlık tenor parçaya bir başka parçayla bağlıdır. Bassoon üzerinde 8 delik ve 10 tuş bulunur. Müzisyen dilli parçadan üfleyerek ve tuşlarla ton değiştirerek enstrümanı çalar.



Tarihçe:

Fagot 1650 lerde büyük bir ihtimalle, kıvrık şekilli tek parçalı bir enstrümandan türetilmiş olmalıdır. Modern Fransız Fagot’u, 19.yy ortalarında, Buffet-Crampon isimli bir Fransız firması tarafından geliştirilmiştir. Alman Fagot’u ise Wilhelm Heckel isimli bir imalatçı tarafından mükemmelleştirilmiştir. Avrupa’nın çeşitli yerlerinde farklı türlerde çalınmaktadır.

Saksafon
Saksafon dil sesli nefesli çalgılardan birisidir. Yapısında, klarnet’in tek dilli ağızlığı, metal bir gövde, obuanın konik kısmına benzeyen bir kısım bulunur. Çoğu saksafonun alt kısmı eğiktir ve bu şekliye bass klarneti andırır. Çok azı, örn: soprano saksafon, düzdür ve klarnete benzer. Saksafonun üzerinde 12 tuş ve delik bulunur. 6 çiviye basıp bırakılarak gruplar halinde açılıp kapatılmak suretiyle değişik tonlar elde edilir. Aletin üzerinde, normal sesinin bir oktav altında veya üstünde ses çıkartmaya yardımcı olan 2 de fazladan delik vardır. En çok kullanılan saksafon türleri olan, soprano, alto ve tenor saksafonun 2.5 oktavlık bir ses genişliği vardır.

Piccolo



Piccolo
Piccolo, normal flütünün 1 oktav üzerinde olacak şekilde ayarlanmış bir tür yan flüttür. 3 oktava yakın ses genişliğiyle günümüz orkestrasında en tiz seslere ulaşan enstrümandır. Genellikle orkestralarda özel efekt amacıyla kullanılmakla beraber marş topluluklarında da kendine geniş yer bulmaktadır. Flütün yerini alacak şekilde çalınır.

Tarihçe:

Piccolo ilk olarak ağaçtan yapılmış ve insanın ön planda olduğu bestecilerin eserlerinde yer almıştır. Piccolo’nun ilk kullanıldığı eserlerden birisi Beethoven’in 5.Senfonisidir. Piccolo’nun kullanıldığı en tanınmış yapıtlardan birisi, John Philip Sousa’nın “The Stars and Stripes Forever” marşının finalidir.

Çello



Çello
Viyolonsel olarak da bilinen çello, keman ailesinin üyesi olan bir yaylı çalgıdır. Kemandakine benzeyen bir yayla çalınır. Keman şeklinde olmakla beraber daha büyüktür. Yaklaşık 1.20 m uzunlukta ve en geniş yerinde 40 cm civarında olan çello bu boyutları yüzünden oturarak çalınır. Yere dayanan bir çubuk üzerinde duran çello müzisyenin bacakları arasına alınıp bir yayla çalınır. Keman gibi dört yay sahiptir ve müzisyenin ellerinin perdeler üzerinde gezmesiyle değişik tonlar elde edilir. Bu yüzden çello’nun ses genişliği 4 oktavdan fazladır. Rostropoviç, Pablo Cassals, Jacquelin de Pera, Misch Maisky, William Lloyd Weber ünlü violonsel solistleri arasındadır.

Viola



Viola
Viola, keman ailesinin 2. en geniş ses aralığındaki elemanıdır. C,G,D ve A notalarına yarlı 4 teli vardır. Viola için yazılan parçalar, alto anahtarında yazılır. Viola’nın boyutları değişmekle beraber genelde kemandan büyük ve daha kalın sese ayarlanmıştır. Haydn ve Mozart eserlerinde Violaya yer vermişlerdir. Solo repertuarı sınırlı olmasına rağmen, viola semfonilerde önemli bir yere sahiptir. Hector Berlioz, Johannes Brahms ve Robert Schumann gibi besteciler eserlerinde violaya geniş yer vermişlerdir.

Rammstein




Dünyanın en çok dinlenen Alman endüstriyel metal grubu Rammstein 1993 yılında Doğu Almanya’da kuruldu. Topluluk; adını, Amerika Hava Kuvvetleri’nin uçuş gösterisi sırasında gerçekleşen ve 80 kişinin yaşamına mal olan Ramstein Faciası’ndan alıyor.

Vokallerde Till Lindemann, gitarlarda Richard Kruspe ve Paul Landers, basta Oliver Riedel, davulda Christoph Schneider ve klavyede Christian "Flake" Lorenz’den oluşan Rammstein, uzunca bir süreyi demolarını kayıt şirketlerine benimsetmeye çalışarak geçirdi. Ardından prestijli firmalardan MotorMusic / Polygram ile anlaşarak ilk albümlerini dinleyenlerine ulaştırma fırsatını yakaladılar.

İlk Albüm: Herzeleid
"Herzeleid" (Gönül Yarası), anlaşmanın yapıldığı 1995 yılının sonbaharında raflardaki yerini aldı. Jacob Helner’in yapımcılığını üstlendiği çalışma büyük ilgi gördü. Özellikle "Du Riechst So Gut" ve albümle aynı adı taşıyan "Herzeleid", single versiyonlarıyla da beklenenin çok üzerinde satış değerleri elde ettiler. Altüst ettikleri müzik listelerinde, iki yıl sonra yeni albümleri çıkana kadar yer bulmayı başardılar. "Herzeleid", şu 11 parçadan oluşuyordu; "Wollt Ihr Das Bett In Flammen Sehen?", "Der Meister", "Weisses Fleisch", "Asche Zu Asche", "Seemann", "Du Riechst So Gut", "Das Alte Leid", "Heirate Mich", "Herzeleid", "Laichzeit" ve "Rammstein".

Sehnsucht Liste Başı!
Albüm satışları ve canlı performanslarındaki başarılarıyla her geçen gün daha da ünlenen grup, 1997 yazında raflardaki yerini alan "Sehnsucht" ("Arzu") adlı albümüyle kariyerinin zirvesine çıktı. Avrupa ülkelerinde onbinlerce müzikseverin doldurduğu dev konser alanlarında performans sergileyen Rammstein, yeni albümüyle Alman müzik listelerinde bir numaraya yükseldi, İsviçre ve Avusturya’da da ilk sırayı zorlamayı başardı.

"Sehnsucht" albümünde şu parçalar yer alıyordu; "Sehnsucht", "Engel", "Tier", "Bestrafe Mich", "Du Hast", "Bück Dich", "Spiel Mit Mir", "Klavier", "Alter Mann", "Eifersucht" ve "Küss Mich (Fellfrosch)".

Topluluk; korkuyla romantizmi, tiyatral öğelerle müziği birleştiren özgün tarzıyla tüm dünyada tanındı, dinleyenin ayaklarını yerden kesen çalışmalarıyla büyük Hollywood yapımlarında boy gösterdi. "Resident Evil"dan "xXx"e ("Yeni Nesil Ajan"), tüm dünyanın odaklandığı "Matrix" filminden "Lilja 4-Ever"a ("Daima Lilya"), "Mortal Kombat"tan ("Ölümcül Dövüş") David Lynch imzalı "Lost Highway"e ("Kayıp Otoban") kadar birçok önemli filme şarkı veren grup, video klipleriyle de büyük beğeni topladı.

1998’de Berlin konserinin kayıtlarını içeren "Live Aus Berlin" albümü piyasaya çıktı. Kısa süre sonra konserin DVD’si de raflardaki yerini alırken 2001 yılının baharında "Mutter" ("Anne") adlı dördüncü albümlerini dinleyenlerine sundular.

"Mein Herz Brennt", "Links 2 3 4", "Sonne", "Ich Will", "Feuer Frei!", "Mutter", "Spieluhr", "Zwitter", "Rein Raus", "Adios" ve "Nebel" adlı 11 parçadan oluşan "Mutter" ile Rammstein; yeni arayışlara girse bile tarzının bütünlüğünü ve özgünlüğünü koruyacağını müjdeledi. "Mein Herz Brennt"in, hem müzikal değerleri hem de sözleriyle yansıttığı karamsar ve ürkütücü havaya girip derin düşüncelere daldığınız sırada "Links 2 3 4" ile toparlanıyorsunuz, "Adios"un ritmindeki başdöndürücü tempoya ayak uydurmaya çalışırken "Nebel"in "son öpücüğü" ile beyninizden vurulmuşa dönüyorsunuz. "Mutter" de diğer Rammstein albümleri gibi bu müthiş çelişkileri yaşatıyor dinleyicisine...

Ve Reise, Reise...
Rammstein, mükemmeliyetçi tavrıyla dinleyenlerinin beklentilerini her geçen gün daha da yukarı çekmeye başladı. Bu yüzden yeni albümler hayranlık yaratmadan önce endişeyle dinlendi. En çok endişe yaratan ve tartışılan albüm, 2004 sonbaharında çıkan "Reise, Reise" oldu.

Albümde, grubun eski çalışmalarına oranla daha ağır tempolu şarkılar dikkat çekiyor. Aşk parçalarının ve politik içerikli çalışmaların da yer bulduğu "Reise, Reise", Rammstein’ın hem ruhu, hem de müziğiyle ’tümüyle olgunlaştığı’nı gösteriyor. Yeni albümde "Herzeleid"ı, "Das Alte Leid"ı, "Du Hast"ı arayan dinleyiciler, "Reise, Reise"nin anlam yüklü içeriğini sindirerek çalışmaları kısa sürede benimsemeye başlıyorlar.

Albümde, klibiyle karşımıza çıkan ilk parça "Mein Teil" ("Parçam") oldu. Şarkı, Almanya’da gerçekleşmiş oldukça ilginç bir yamyam hikayesini anlatıyor. Armin Meiwes adlı bir vatandaş, internete "yemek için 18-30 yaşları arasında bir adam aranıyor" ilanını veriyor ve kurbanını beklemeye başlıyor. Çok geçmeden kurbanı ona cevap veriyor ve ikili buluşuyor. Kurbanını parçalara ayırarak bazı bölümlerini yiyor ve bazılarını da buzlukta saklıyor. Bu inanılmaz olaydan esinlenen grup, nakaratında "Denn du bist, was du isst" ("ne yersen osundur") sözü yer alan "Mein Teil"ı yazıyor ve yeni kelime oyunlarıyla hayranlarının aklını karıştırıyor. "İnsan olmak için insan yenir mi?"

Ardından sırayı, MTV ekranlarında da sıkça yer bulan, düşündürücü anlatımı ve başarılı kurgusuyla büyük beğeni toplayan "Amerika" aldı. "Hepimiz Amerika’da yaşıyoruz. Coca Cola, bazen savaş... Amerika, harika!" sözlerini kliplerinde belki de olabilecek en iyi şekilde yansıtan grup, bu çalışmanın ardından "Ohne Dich" için kamera karşısına geçti. İzleyicinin, etkisinden kolay kolay kurtulamadığı "Ohne Dich" klibinden sonra ise "Keine Lust" ekranlara yansıdı.

Şarkı listesinde; "Reise, Reise", "Mein Teil", "Dalai Lama", "Keine Lust", "Los", "Amerika", "Moskau", "Morgenstern", "Stein Um Stein", "Ohne Dich" ve "Amour" adlı parçaların yer aldığı "Reise, Reise" albümü, alışılan Rammstein tarzını birebir yansıtmıyor olsa da üretim kalitesi ve akılda kalıcılığıyla grup diskografisinde önemli bir yerin sahibi oldu.

Kayıt kalitelerinden canlı performanslarındaki eşsiz gösterilerine, albüm ve dvd sunumlarındaki özenden herbiri birbirinden üstün video kliplerine kadar tüm çalışmalarıyla olay yaratan Rammstein, endüstriyel metal tarzının bayrağını en önde taşıyan topluluk olarak müzik tarihindeki yerini aldı. Gelecekteki çalışmalarında eski tarzlarını ne kadar koruyacaklarını ve yeni arayışlara ne kadar yöneleceklerini birlikte göreceğiz.

Grup Üyeleri

Till Lindemann
4 Ocak 1964’te Almanya’nın Leipzig kentine bağlı küçük bir köy olan Wendisch-Rambow’da dünyaya gelen Till, Rammstein’a ruhunu kazandıran en önemli isim olarak nitelendirilebilir. Güçlü ve sıradışı vokaliyle grubun müziğine yön veren Lindemann’ın, boşandığı eşinden biri 8, diğeri 18 yaşında iki kız çocuğu bulunuyor. (Yazının yayına hazırlandığı Nisan 2005 itibariyle...)

Till, ilk grubu olan First Arsch’ta baterist olarak görev yapmış. Çocukluğunu ona dar eden babasını, ölümünden sonra mezarında hiç ziyaret etmemiş. Şu an Berlin’de bir dairede küçük balığıyla birlikte oturuyor. Pop müzikten nefret ediyor. Gençliğinde şampiyonluklar kazandığı yüzme sporunu 1988’de karın kaslarındaki zedelenme yüzünden bırakmak durumunda kalmış.

Richard Z. Kruspe-Bernstein
Rammstein’ın gitaristi Richard Z. Kruspe-Bernstein, 24 Haziran 1967’de Almanya’nın Wittemburg bölgesinde doğdu. İlk olarak Orgasm Death Gimmick grubunda görev yapan Richard, Till Lindemann’ın ilk eşi ile dünya evine girdi. (Khira Li Lindemann adında bir de kızı bulunuyor...) Boşandıktan bir süre sonra 29 Ekim 1999’da oyuncu Caren Bernstein ile hayatını birleştirdi.

Gençliğinde bir Kiss hayranı olan Richard, Rammstein’ın en sevilen parçalarından biri olan "Engel"i tek başına yazmış.

Paul H. Landers
Grubun diğer gitaristi Paul Henry Landers, 9 Aralık 1964 Berlin doğumlu. Flake ile birlikte Feeling B grubunda bir süre çaldıktan sonra müzik kariyerine Rammstein’da devam etmeye karar verdi. Piyano ve keman da çalabilen başarılı müzisyen, evlenip çocuk sahibi olduktan sonra boşanan üyeler kervanına katıldı. Landers’ın Emil adında küçük bir oğlu var.

Oliver Riedel
Rammstein’ın en genç üyesi, basçı Oliver Riedel, 11 Nisan 1971’de Almanya’nın Schwerin bölgesinde dünyaya geldi. The Inchtabokatables grubunda çaldıktan sonra Rammstein’a gelen Riedel, evlenmemiş. İki erkek kardeşini ve babasını kaybeden genç adam, elektronikle ilgileniyor, kaykaya binmeyi seviyor ve tam 25 yıldır bas çalıyor.

Christoph Schneider
Baterist Christoph Schneider, 11 Mayıs 1966’da Berlin’de doğdu. Die Firma’da çaldıktan sonra Rammstein’da müzik yaşamını sürdüren Schneider da evlenip boşanan üyelerden biri. Adını ve yaşını söylemediği bir kızı var.

Christian "Flake" Lorenz
Flake, 6 Kasım 1966’da Berlin’de doğdu. Feeling B’de çaldıktan sonra Rammstein’a gelen ve klavyede harikalar yaratan Lorenz, sahne dışındaki ciddiyeti ve sahnedeki eğlenceli tavırlarıyla grupta sevilen isimlerden biri. Müzisyenlikten çok doktorluğu meslek olarak seçmek isteyen Lorenz, Rammstein’ı da ilk geldiğinde pek sevememiş, grubun sıkıcı olduğunu düşünmüş.

Lacuna Coil



Alternative Metal, Gothic Metal, New Wave Of American Heavy Metal ve Progressive Death Metal gibi tarzlar şu sıralar ana akım müzik gruplarının kozlarını paylaştığı arenada da ter dökebilen birçok Metal grubu ortaya çıkarabilmekte. Dolayısıyla bu tip gruplara bir yenisi eklense veya herhangi biri albüm yapsa gözler hemen onun üzerine çevriliyor.

Lacuna Coil'in yeni albümü çıkmadan hemen önceki dönemde ve albüm yayınlandıktan sonraki süreçte de benzer bir durum oldu. Cristina Scabbia neredeyse tüm Metal dergilerinin kapağını süsledi (Metal Hammer -hem İngiltere hem Almanya-, Rock Hard, Metal Edge, Revolver). "Karmacode" yine bildiğimiz Metal dergilerinin çoğu tarafından ayın albümü seçildi veya tam not aldı. Sözün kısası -yukarda sayılan tarzlar içindeki grupların sürekli başına geldiği gibi- aşırı ilgi gördüler. Bunda güzelliğiyle hepimizi mest eden Cristina Scabbia'nın da çekici pozlar vermekten geri kalmaması bir başka neden tabii ki. Diğer yandan grup daha geniş kitlelerin takip ettiği dergilerde de yer buldu (Q, Rolling Stone v.s.). Lacuna Coil ilk filizlenmeye başladığında bayan vokalli diğer gruplardan The Gathering ve Theatre Of Tragedy ile çekişme halindeydi hatırlayacaksınız (sonraları bu yarışa Whitin Temptation da katıldı). Bu iki grubun Gothic Metal ile bağını koparması Lacuna Coil için büyük fırsat oldu. Bu fırsatı "Comalies" (2002) ile en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştılar. Albümün satış rakamı 500.000 gibi ciddi bir rakamdı ve bu satışların yarısı Amerika'da gerçekleşmişti. Amerika'nın bu tarza ilgisi ortadaydı. Daha sonra biraz da o albümün başarısıyla olsa gerek Evanescence parlayıverdi. "The Fallen" albümü de şüphesiz iyiydi ama bu derece başarılı olmasındaki neden bir tek iyi olması değildi diyebiliriz. İlginin tabanını oluşturan etkenlerden en önemlisi Lacuna Coil'di sonuçta. Bir diğer etken de "Daredevil" filmiydi zaten. Sonuç olarak Evanescence her ne kadar daha başarılı gözüksede asıl başarı Lacuna Coil'in. Senelerdir verdikleri emeği hiçbir güç görmezden gelemez.

In Flames



Grup Hakkında 1990 yılında grubun kurucusu Jasper Strömblad o zaman üyesi olduğu Ceremonial Oath grubundan, Anders Fridén ile ayrılmaya karar verir. Farklı bir müzik türü yapmaya karar verip Johan Larsson ve Glenn Ljungström'ün katılımıyla In Flames'i kurarlar. İlk demolarını Wrong Again plak şirketine yolladılar. Plak şirketinin sahibi bu demoyu oldukça beğenir ve ertesi gün telefon açar. Bunun üzerine grup kısa sürede patlayacak Lunar Strain adlı albümlerini hazırlamaya başlar.

In Flames, pek çok grupta olduğu gibi, ayrılan ve sonradan dahil olan üyelere sahiptir. Bunlardan bazıları Mikael Stanne ve Anders Jivarp (Dark Tranquillity), Anders Iwers (Tiamat), Henke Forss (Dawn) ve Daniel Erlandsson'dur (Eucharist, Arch Enemy)

Grup daha sonra Subterranean isimli ufak bir CD yayımlar. Bu ufak yayım onlar için bir dönüm noktasıdır. Bu albümle beraber dikkatleri üzerine çeken In Flames, bir Alman plak şirketi olan Nuclear Blast ile masaya oturur. Bu başarıdan kısa bir süre sonra, canlı gösteriler ve albüm yapımları için sürekli dışarıdan çağırmaktan bıktıkları Anders Fridén ve Björn Gelotte'u gruba davet ederler ve kabul görürler.

Peşinden The Jester Race ismindeki albümlerini de yayımlayıp, özellikle Avrupa ve Japonya'da büyük bir başarıya ulaşırlar. Aynı ve bir sonraki yılda olan bazı olaylar sebebiyle Johan ve Glenn önceliklerinin ne olduğunu düşünmeye başladılar ve üzücü bir şekilde, artık In Flames üyesi olmamayı seçtiler. İkisi de, Whoracle adlı albümün kaydı sırasında beklenmedik bir şekilde ayrılacaklarını duyurdular ve Björn, Jesper ve Anders'ı yarım bir grup ve albümle başbaşa bıraktılar. Neyse ki Peter Iwers ve Niklas Engelin ismindeki arkadaşları ayrılanların yerini albümün kaydının tamamlanmasına kadar doldurdular. Daha sonra bu iki kişi de grupla çalışmaktan hoşlandıklarını ve grubun bir parçası olmayı istediklerini söylediler ve derhal kabul edildiler. Birlikte Avrupa ve Japonya'da başarılı bir turneye çıktılar. Bu turnenin sonunda İsveç'e döndüklerinde Niklas bazı özel sebeplerden dolayı gruptan ayrılmak zorunda kaldı. Bu durum grubun tarihindeki en önemli dönüm noktası olarak belirtilir. Niklas'ın ayrılmasından sonra, o zamana kadar davulu kullanan ama aslen bir gitarist olan Björn'ü gitaristliğe, davula da Daniel Svensson'u getirirler.

Bu değişiklik işe yarar ve The Colony isimli albümlerini çıkarttıklarında istediklerini alırlar ve Amerika, Avrupa ve Japonya'da çıktıkları sahnelerde konser alanlarını tamamen doldururlar.

Bir kaç yıl süren başarılı turnelerinden sonra Ağustos 2000'de, yaklaşık 3 aylık bir stüdyo çalışmasından sonra The Clayman'ı çıkartırlar ve birkaç ay içinde önceki albümlerinin satış rekorunu bile kırarlar. Dream Theater, Slipknot, Testament, Methods of Mayhem ile festivallere katıldıktan sonra ufukta bir turne daha görünüyordu. İki Amerika turnesi arasına bir de Avrupa ile Japonya turnelerini kattılar. Jester, Japonya'da en iyi şarkı yazarı olarak BURRN! ödülünü aldı. Japonya turnesine katılamayan Peter Iwers grupla tekrar İskandinavya turnesinde buluştu. Bu süre içinde Armageddon grubundan Dick Löwgren onun yerine sahne aldı. 2000 yılında yaklaşık 150 kez sahne aldıktan sonra 2001 yılında tatile çıktılar

2001 yılında Peter'ın tekrar katılmasıyla İsveç'te, dört ayrı televizyon kanalı ve radyodan canlı yayınlanan bazı gösterilerde yer aldılar. Only for the weak adlı kliplerinin yayınlanmaya başlamasıyla Avrupa'da 20.000 kişiye konser verdi. Bir sonraki yazda Wacken Open Air ve Rock Machin gösterilerinden sonra, Amerika turnesine başlamadan önce, yeni albümleri olan The Tokyo Showdown'ı çıkardılar.

Daha sonra Daniel Bergstrand ile Dug-Out stüdyolarında çalışmaya başlayıp Reroute To Remain albümünü hazırladılar. Yine birçok turneye ve gösteriye, Slipknot, Mudvayne, Soulfly ve Slayer ile katılmaları onlara müziklerini farklı izleyicilere de göstermelerini sağladı. Kendi ülkelerinde Linkin Park'ın yerini alarak Hultsfred festivaline katıldılar.

Bu gösteriden bir sonraki gün, Metallica'nın Madrid'deki konserinde ön grup olarak çıkma teklifini aldılar ve yaklaşık 30.000 kişinin önünde ki bu onların tek seferde karşılarına çıktığı en büyük kalabalıktı, sahne aldılar. Bir sonraki albümleri olan Soundtrack to Your Escape için Danimarka'da bir ev kiralayıp bunu tamamen bir stüdyoya çevirdiler ve bu albümleri ile yine bir başarı yakalayıp sayısız konserler verdiler.

Grubun 2005 yılı sonunda tamamlanıp 2006 içersinde piyasaya sunulan Come Clarity albümleri bugüne yaptıkları en başarılı albüm olmuş ve pek çokları tarafından grubun yeniden doğuş albümü olarak nitelendirilmiştir. Çıktığı hafta içersinde tüm albüm satışları listesinde İsveç ve Finlandiya' da bir numaradan listelere girmiştir. Bütün bu başarıların yanında önemli bir hayran kitlesi tarafından grup müzik çizgisini ve ana felsefesini daha ticari bir tarza taşıdığı için eleştirilmektedir.

Sodom



Sodom, 1980’lerin başında Angelripper, Witchhunter ve Agressor tarafından kuruldu.. Venom ve Motorhead gruplarından oldukça etkilenen üçlü kendilerini en sert heavy metal’i yapmaya adadılar. Sodom’un ilk iki demosu “Witching Metal” (1983) ve “Victims of Death” (1984) sansasyon yaratacak kadar etkili oldu ve grup bu demolar sayesinde Venom ve Destruction altında birkaç konserde çaldı.. Akabinde ise grubun ilk müzik şirketi olan Steamhammer 1984’te gruba bir anlaşma önerdi.. Stüdyo aşamasından önce gitarist Agressor gruptan ayrıldı ve yerine Grave Violator katılırken grup ilk EP’si “In The Sign of Evil”i kaydetti..

1985’teki başarılarının ardından – Belçika’da 1000 kişiye çalmışlardı- ilk albümleri “Obsessed By Cruelty” için stüdyoya girdiler. Albümün kaydı bittikten sonra, Destructor gruptan ayrıldı.. Albümü 1987’de “Expurse of Sodomy” EP’si takip etti.. EP, Frank Blackfire’ın Sodom’la ilk albümüydü.. EP’de ayrıca bir Sodom klasiği haline gelen ve bir yerde Sodom’u meşhur eden parça “Sodomy and Lust” da bulunuyordu.. Aynı yıl grubun ikinci albümü “Persecution Mania” çıktı. Basın, albümü “muhteşem bir thrash” albümü olarak değerlendirdi ve Sodom nihayetinde uluslararası alanda sesini duyurmuştu.. Grup 1988’de Amerikalı thrash grubu Whiplash ile ilk Avrupa turuna çıktı. Sodom’un ilk canlı albümü “Mortal Way Of Live” Dortmund ve Düsseldorf konserlerinin karması şeklinde kaydedildi..

Grubun satış rakamları tüm beklentilerini karşılıyordu fakat bu yeni albüm grubun eski hayranlarını pek memnun etmemişti.. 1989’da Sodom en büyük canlı performansını gerçekleştirdi ve Katovice, Polonya’da 10.000 kişiye çaldı. Grubun en sağlam albümlerinden olan “Agent Orange” 1989’da raflarda yerini bulurken dünyanın en iyi thrash metal albümleri arasına girdi.. Grup bu albümde Helloween, Voivod ve Kreator prodüksiyonlarıyla adını duyuran Harris Johns ile çalıştı..

Henüz o yıllarda henüz tanınmayan Brezilyalı metal grubu Sepultura ise Sodom’a Avrupa turnesinde eşlik ettikten sonra yükselişe geçti.. Bu arada Frank Blackfire, KREATOR’a katılınca Mekong Delta’nın gitaristi Frank’in yerine turne kadrosuna eklendi..

1990’da çıakrdıkları “Better Off Dead” albümü gitarist Michael Hoffman (Assassin) desteğiyle çıksa da Hoffman da grubu bir Brezilyalı hatun için bıraktı.. 1991 sonbaharında Hoffman’ın yerine Andy Brings katıldı gruba.. 1992’de yeni albüm “Tapping The Vein” piyasaya çıktı ve grup “Body Parts”, “Wachtrum” gibi parçalarla en sert Sodom albümünü yakalamıştı..

Aynı yıl içinde baterist Witchhunter gruptan ayrılarak yerini Atomic Steif’e bıraktı.. Sodom altıncı albümü “Get What you Deserve”ü 1993’te çıkarırken “Die stumme Ursel” metal alemine bomba gibi düştü.. Sodom onuncu yılını gelmiş geçmiş bütün müzisyenleriyle aynı sahnede kutladı..

Ertesi sene başka bir canlı albüm olan “Marooned Live” piyasaya çıktı. Sodom’un yedinci stüdyo albümü “Masquerade In Blood” (1995) Gelsenkirschen’deki RA.SH stüdyolarında Uli Pösselt direktörlüğünde kaydedildi.. Grup yine gitarist değiştirdi.. Andy Brings gruptan ayrıldı ve yerine Dirk-Strahli-Strahlmeier geldi. 1996 senesinde Angelripper ilk solo albümünü yaptı. “Ein schöner Tag” albümü G.U.N. Records etiketiyle çıktı.. Çeşitli müzisyenlerin desteğiyle albüm, en popüler Alman içki şarkılarıyla ve iki orijinal kompozisyondan oluşuyordu..

Grup, müzik şirketini değiştirip G.U.N. ile anlaşırken 1996’da “Til Death Do Us Unite” albümü şirketin ilk Sodom albümüydü.. Altı yıl sonra kontrol tekrar Harris Johns’taydı.. Şarkılarda işlenen konular bazı insanları çok kızdıracak nitelikteydi.. “Fuck The Police” şarkısı Amerikan polisini oldukça sinirlendirdi..

Yeni bir albümle Sodom, hem ülkede hem dünyada nasıl bu kadar başarılı olduklarını ispatlar gibiydi.. “’Til Death Do Us Unite” diğer Sodom albümleriyle hemen hemen aynı tepkiyi aldı.

Grup hiç çizgisini bozmadan tekrar Steamhammer etiketiyle 1999’da “Code Red”, 2001’de “M-16”, 2003’te ise “One Night in Bangkok” konser albümleriyel tüm dünyaya birşeyin kanıtını sunuyordu;
Sodom’u ya seversiniz ya nefret edersiniz ama asla kayıtsız kalamazsınız!!

Discography;

Witching Metal (Demo) 1983
Victims of Death (Demo) 1984
In the Sign of Evil (EP) 1984
Obsessed by Cruelty 1986
Expurse of Sodomy (EP) 1987
Persecution Mania 1987
Mortal Way of Live (live album) 1988
Agent Orange 1989
Ausgebombt (EP) 1989
Better off Dead 1990
The Saw Is the Law (EP) 1991
Tapping the Vein 1992
Aber Bitte mit Sahne (EP) 1993
Get What You Deserve 1994
Marooned Live (live album) 1994
Masquerade in Blood 1995
Ten Black Years - Best Of 1996
'Til Death Do Us Unite 1997
Code Red 1999
M-16 2001
One Night in Bangkok (live album) 2003
Lords of Depravity Part I (double DVD, 2005)
Sodom - 2006
Lords of Depravity Part II - TBA

Immortal



Immortal, Norveç, Bergen'li epik bir black metal grubudur. Grup, müziğe 1989'da "Amputation" adıyla ve bir death metal grubu olarak başlamıştır. Immortal'ın ilk ürünleri geleneksel black metal tarzındadır, ancak At the Heart of Winter adlı albümleri ile grup, black metal ve Alman trash metal karmaşık bir birleşmesini denemeye başlamıştır. Ortaya çıkan tarz Immortal'ın sonraki çalışmalarının tipik bir özelliğidir ve bu yönüyle grup, birçok modern metal sanatçısı üzerinde etkili olmuştur. Kurucuları, Abbath ve Demonaz, İskandinav heavy metal sahnesinde efsanevi bir statü kazanmışlardır.

"Amputation" 1989'da ilk iki demosunu Demonaz Doom Occulta, gitarda Jorn Tunsberg, bas gitar ve vokallerde Abbath Doom Occulta ve Ulti'de (moog) Samwise Gamgee ile kaydetti. Grup, 1990-1991 yıllarında ismini "Immortal" olarak değiştirdi. Üçüncü demoları, Unholy Forces of Evil black metale dönük bir değişimdi ve gruba albüm kontratı kazandırdı. Tunsberg, resmi olarak gösterilmese de, Immortal'ın ilk albümü Diabolical Fullmoon Mysticism'den birçok gitar bölümünü çaldı.

Aşamalı olarak, Fransa Osmose etiketi ile birçok takdir edilen albümle, Immortal underground müzik dünyasında geniş popularite kazandı. Diğer black metal gruplarının aksine, Immortal'ın lirik teması Satanism üzerine değil, daha çok Blashyrkh isimli Kırağı Tanrısı (Mighty Ravendark) tarafından yönetilen düş ürünü bir krallık ile ilintilidir. Bu dönemden, tarzlarını en belirgin kılan eseri Pure Holocaust'tur.

1995'te, grup Osmose Prodüksiyon'dan İngiliz sanatçı David Palser'in yönettiği Masters of Nebulah Frost isimli iki video klip çıkardı. Videolarda birçok değişik donmuş doğa manzarası ve engin orman gösterilmekteydi. Bu videolar, benzer çalışmalar üreten diğer gruplar için bir örnek oluşturdu.

Daimi iki üyesi, Abath ve Demonez, haricinde ve davulcu Horgh gruba dahil olana kadar, Immortal 1996'ya kadar sabit bir duruma gelemedi. 1997'de asıl söz yazarı ve gitarist Demonez ortopedik bir rahatsızlık (akut tendinitis) geçirdi ve gitar çalmaya devam edemedi. Basist Abbath gitar çalma görevini alınca, Demonez hala grup için yeni eserler yazmaya ve grubu idare etmeye devam etti. 2000'de Immortal, Alman Nuclear Blast etiketi ile bir albüm anlaşması imzaladı ve bu etiketle Sons of Northern Darkness isimli albümlerini yayınladı.

Immortal, grup üyelerinin kişisel nedenlerinden ötürü 2003 yazında ayrılmak için karar aldı. Ancak, 2005 Kasım ayının ortalarında, Abbath, Demonez ve orjinal Immortal davulcusu Armagedda biraraya geldi ve eski Gorgoroth basçısı King of Hell ve Enslaved gitaristi Arve Isdal ile, "I" başlıklı yeni bir projeye başladılar. Nisan 2006'nın sonunda bu yeni grup debut albümleri için stüdyoya girdi.

Grup Üyeleri :
Abbath Doom Occulta (Olve Eikemo) - Vokal, Bas, Gitar, Keyboard, Davul & Sözler - (1989 - 2003, 2006-)
Demonaz Doom Occulta (Harald Nævdal) - Gitar & Sözler - (1989 - 2003,2006-)
Iscariah (Stian Smørholm) - Bas - (1999 - 2002)
Horgh (Reidar Horghagen) - Davul - (1996 - 2003,2006-)
Samwise Gamgee - Ultimoog - (1989 - 1992)
Apollyon - Bass - (2006 - )

Korn




Korn 1993 yılında kurulmuştur. 1994 kasımında yayınladıkları self-titled albümleri büyük beğeni kazanmıştır. Daha sonra yayınlanan Life is a Peachy albümü 96 yılında 3. sıradan listelerdeki yerini almıştır. Ağustos 1998'de yayınlanan Follow the Leader albümü ile Korn nu-metal'i icat eden grup olduğunu herkese kanıtlamıştır[kaynak belirtilmeli]. Freak on a Leash ve Got the Life albümün öne çıkan parçaları olmuş; Freak on a Leash videosuyla grup Grammy ödülüne layık görülmüştür.

Follow the Leader albümü sonrası grup Family Values Tour adlı bir tur düzenlemiş; Incubus, Orgy, Limp Bizkit, Ice Cube ve Rammstein ile aynı sahneyi paylaşmıştır. 1999 Kasım'ında yayınlanan Issues, 1 numaradan listelerde yerini almıştır. 2001 yılında Stone Temple Pilots, Linkin Park, Staind, Static-X ve Deadsy ile son Family Values Tour da aynı sahneyi paylaşmıştır. Haziran 2002 de Untouchables albümünü yayınlayan grup düşük albüm satışları nedeniyle hayal kırıklığına uğramıştır. Albümden çıkan single Here to Stay, En iyi metal performansı dalında Grammy ödülü almıştır. Grubun 2003 kasımında yayınlanan Take a Look in the Mirror albümü grup hayranlarını tatmin etmiştir. Korn bir anlamda eski sesine dönmüştür. 2004 yılında Korn bir Greatest Hits albümü yapmıştır. Albümde Cameo-Word Up ve Pink Floyd'un Another Brick in the Wall coverları bulunmaktadır.

22 Şubat 2005 Korn için bir dönüm noktasıydı. Grubun gitaristi Brian Welch dini inançlarından dolayı grubu bıraktığını açıklamış ve Korn dağılma noktasına gelmişti. Fakat grup devam kararı aldı ve 6 Aralık 2005'de See You On The Other Side'ı yayınladı. İlk video Twisted Transistor adlı şarkıya çekildi. Videoda Lil' Jon, Snoop Dogg, Xzibit,ve David Banner gibi rap yıldızları yer aldı.Aslında son albüm sevenleri tarafından pek tutulmadı.

Children Of Bodom




Children Of Bodom 1993 yılında Espoo kentinde iki arkadaş bir Death Metal grubu kurmak istediler. İsimleri Alexi Laiho ve Jaska Raatikinen olan bu iki genç, grubun ismini "Inearthed" olarak belirler. Alexi iyi bir gitarist olmasına rağmen vokallik de yapmaktadır, Jaska ise bateristlik yapma hayalleri içindedir. Geçen uzun zamandan sonra grubun iki kişilik olan kadrosuna Samuli Miettinen adında bir bass gitarist katılır. Kadroyla birlikte Munkinen Demo Stüdyosu'nda 1994 yılının Mart ayında grubun ilk demosu olan "Implosion Of Heaven" kaydedilir fakat fazla varlık gösteremeyen bu demonun ardından diğeri 1995 yılında, sözleri ve besteleri Alexi'ye ait olan "Ubiguitos Absence Of Remission ", Ansi Kippo tarafından kayıt edilir.


Kayıtların ardından, gruba Alexander Kuoopalo(gitar) katılır. Bir yıl sonra Samuli gruptan ayrılır ancak Hankka Seppela bass göreviyle Jani Pera Prisjoki ise klavye göreviyle gruba katılır ve çalışmalara devam edilir.

1997 yılında grup yeni albüm için çalışmalara başlamak ister fakat Janni gruptan ayrılır bunun üzerine yeni klavyeci arayışlarına düşen gruba 16sına yeni girmiş Helsinki adında bir genç gelir. Ve grup sonunda albüm hazırlıklarına başlar. Astia stüdyolarında kendi çabalarıyla kaydettikleri "Something Wild" kaydedilir. 'Black/Thrash/Speed Metal' tarzının yanında Klasik Power etkileri de görülür. Kayıtlardan sonra Belçikalı bir albüm şirketi gruba teklifte bulunur fakat şirket yeterli paraya sahip değildir. Buna rağmen albümün 1000 kopyasını satmayı başarırlar. Alexander ise Thy Serpents grubuyla çalışır ve "Someting Wild"in bir kopyasını Sami Tanetz'e ulaştırır. Bunun ardından Inearted'a, Spinefarm adına bir teklif gelir. Grup elamanları Belçika'lı şirketten kurtulma yollarına girer ve dağıldıklarını söylerek grubun ismini "Children Of Bodom" olarak değiştirirler. (Grubun bu ismi seçmelerinin asıl nedeni haritada tesadüfen gördükleri Bodom Göl'ü yakınlarında işlenmiş olan cinayettir. Bunu ilginç bir fikir olarak benimseyen grup elemanlari Bodom'un Çocukları anlamına gelen Children Of Bodom ismini seçmişlerdir.)


1997 yılında Dimmu Borgir ile çıktıkları konserde grubun yıldızı parlar ve albümleri 'Nuclear Blast Records' tarafından Avrupada dağıtılmak istenir. 1998 yılında ise albüm Nuclear Blast ve Toys Factory imzasını taşıyan birkaç küçük şirket tarafından Dünya'ya sunulur. Albümün çıkışından 4 hafta sonra grup Avrupa turuna çıkar fakat Janne'in yerine Erna Siirkarvita katılır.

1998 Aralık-1999 Ocak ayları grup için çok zor geçer. Yeni albüm için Astia Stüdyoları'na giren grup istediği sonucu elde edemez; penalar yetersizdir, davulun derileri eskidir ve Alexi sözler üzerinde sürekli değişiklik yapmaktadır. Fakat grup çalışmalara devam etmek zorundadır. Sonunda iki cover bulunduran albüm (Stone-No Command, Wasp-Hellion) "Hatebreeder" adıyla çıkışa sunulur. Albüm gerçekten hızlı agresif melodilere sahiptir ve birçok insan tarafından beğenilir.

Ekim ayına doğru grup Arch Enemy, Dark Tranquillty ve In Flames gibi gruplarla Avrupa turuna çıkar. Turun hemen ardından grup stüdyoya girerek "Hate Me" ve "Hellion " 'u tekrar kaydeder. Mayıs ayında Hate Me Single'ı çıkar ve bir Platin Plak alarak başarısını kanıtlar.

Grup Ağustos ayında Abyss Stüdyoları'nda (İsveç) üçüncü albümlerini kaydeder. Albümün adı "Follow The Reaper" adıyla 30 Ekim 2001 tarihinde Finlandiya'da yayınlanır. Albümün yayınından sonra grup Primal Fear ve Stell'le tura çıkar. Tur öncesinde COB'un headliner olarak açıklanmasına rağmen Primal Fear'in 90 , COB ise 60 dakika sahnede kalması herkesi şaşırtır.


17 Eylül'de yeni parçalari "You're Better Off Dead" ve "Somebody put Something In My drink" (Ramones coveri) kaydedilir. Bu kayıt 10u aşkın ülkede listeye girer ve Altın Plak kazanır.


Yeni albüm için COB (Children of Bodom) , Asita'ya gider. Çalışmaların ve verdikleri konserlerin ardından, "Hatecrew Deathroll" adıyla diğer albümleri satışa çıkar. Albümün açılış şarkısı 24/7 Needled olarak belirlenmiştir. Albüm birçok yerde başarılı bulunur ve kanıtı olacak ki Finlandiya'da 3 hafta boyunca bir numarada kalır. Temmuz ayında Alexander gruptan ayrılır ve gerekçesi olarak daha fazla konsere çıkmak istemediği ileri sürülür. Bunun ardından, yeni konserler ve kayıtlar için gitarist arayışına düşen grup, sonunda Roope Latvala'yi kadrosuna ekleyerek yoluna devam eder. Bütün bu olanlardan sonra Best Breeder From 97-00, Japonya'da piyasaya sürülür. Japonya turundan hemen sonra Sixpounder filme alınır ve birçok programda gösterilmeye başlar.

COB, Kasım ayında Nevermore ve Dimmu Borgir ile birlikte Amerika turuna çıkar. Tura katılan diğer bir grup ise Hypocrisy'dir. Geçmiş konserlerde Cob, Hypocrisy'nin alt grubu olarak sahneye çıkmıştır fakat bu konserde tam tersi olmuştur bu da grup elemanları için ayrı bi mutluluk kaynağı olmuştur.

Amerika turu sonrasında Trashed, Lost and StrongOut gibi yeni parçalar stüdyoda kayıt edilir. Grup "She Is Beautiful" cover'ı Trashed, Lost and Strongout 'un bulundugu singel'i EP/DVD ile piyasaya sürer. Bu arada geçmişteki bir cinayet tekrar gün yüzüne çikmıştır. Bodom katili bulunmuştur ve ilginç olan şudur ki şarkılarını adadıkları Nils Gustafsson yapılan DNA lar sonucunda katil olarak bulunmuştur.

Tüm dünyada 550.000'ni aşkın albüm satmayı başaran grup, elemanlardan herhangi birinin ayrılması durumunda dağılacakları sözünü vermiştir...

Nirvana



Nirvana; 1988 yılında Aberdeen, Washington Amerika’da; Kurt Cobain adıyla bilinen Kurt Donald Cobain (20 Şubat 1967, Hoqiam - Washington; gitar ve vokal); Krist Novoselic (16 Mayıs 1965, Croatia - Yugoslavya, bas gitar) ve Dave Grohl (14 Ocak 1969; Warren – Ohio – Amerika; bateri) tarafından oluştu diyebiliriz.

Grubun köklerinde 1980 yılların ortasında müzik piyasalarının en önemli isimlerinden olan Melvins ve Sonic Youth’un izlerini görmek mümkün. Novoselic ve Cobain; yaşadıkları yer olan ve Seattle’a çok bir kasaba olan Aberdeen’de 1985 yılında tanıştılar.

Müzikal çalışmalarının ilk somut örneği Stiff Woodies adıyla gerçekleşti. Bu ilk oluşumda Cobain bateri çalarken Novoselic’de bas çalıyordu. Grubun belli bir gitaristi ise yoktu. 1987 yılında grup adını Nirvana olarak değiştirdi; bu değişimle birlikte Cobain vokal ve gitara geçerken gruba Chad Channing’de baterist olarak eklendi. Bir süre sonra Seattle’da yer alan plak şirketlerinden biri, Sub Pop tarafından keşvedilen grup 1988 yılında ilk single’ları “Love Buzz/Big Cheese”i kaydetti. 1989 yılının Haziran ayında ise 600 $’a kaydedilen ilk albümleri “Bleach” piyasaya çıktı. Bu albümün piyasaya çıkmasının ardından Portland ve Oregon’u kapsayan küçük bir turneye çıkan grubun solisti Kurt Cobain daha sonra eşi olacak Courtney Love’la da bu turne sırasında tanıştı. Turnenin ardından Washington çıkışlı bir grup olan Scream’in bateristi olan Dave Grohl 1990 yılının Eylül ayında Chad Channing’in yerine gruba girdi.
1991 Avrupa Turnesi boyunca Nirvana, Sonic Youth’un ön grubu oldu. Nirvana’nın asıl büyük çıkışı ise 1991 yılında katıldıkları Reading Feastivali’nde gerçekleşti. Bu festival sırasında kaydedilen ve bir belgesel niteliği taşıyan “1991: The Year Punk Broke”la birlikte grubun adı tüm dünyada duyuldu. 1991 yılı aynı zamanda; Nirvanamania akımının oluşma, Kurt Cobain’in ise fiziksel ve ruhsal sağlığının bozulma tarihi de oldu. Grup daha sonra Geffen Records’la anlaşma imzaladı ve asıl büyük başarıları olan “Nevermind”ı 1991 yılının sonbaharında piyasaya çıkardı. 3 platin ödüle layık görülen ve dünya çapında 10 milyon kopya satan Nevermind’dan çıkan single “Smells Like Teen Spirit” ise MTV’nin sürekli yayınladığı kliplerden biri oldu.

Müzikal başarılarının yanı sıra maddi açıdan da oldukça iyi duruma gelmeye başlayan grubun solisti Kurt Cobain ise bütün bu bolluğun yanında içine kapanmayı ve kendi dünyasını yaratmayı tercih etti. Bu sırada 1992 yılının Şubat ayında Hole grubunun solisti olan Courtney Love’la Hawaii’de evlendi. 18 Ağustos’ta ise kızları Frances Bean dünyaya geldi.
Nirvana’nın üçüncü stüdyo çalışmaları Kurt Cobain’in sağlık problemleri sebebiyle ertelenedi. Kronik mide sancılarından şikayetçi olan Cobain çok sık hastaneye kaldırılmaya başladı. 1992 yılında ise Geffen, Nirvana hayranlarının sabrını daha fazla zorlamamak için grubun B-Side’larından oluşan bir toplama albümü, “Incesticide”ı piyasaya sürdü.

1993 yılının baharında grup tekrar stüdyoya girmek için hazırdı. Nevermind’ın ardından çıkartacakları bu yeni albüm için grup; Pixies, Breeders ve Jesus Lizard’ın da prodüktörlüğünü yapmış olan Steve Albini’yle çalışmayı tercih etti. Yeni albüm “In Utero” 1993 yılının Eylül ayında piyasaya çıktı. “In Utero”nun piyasaya çıkmasının ardından grup MTV için verdikleri Unplugged konserin de içinde bulunduğu ve Kuzey Amerika’yı kapsayan bir turneye çıktı.
1994 yılının başlarında Nirvana’nın Avrupa turnesi, Kurt Cobain’in sağlık problemleri yüzünden yarıda kesildi. Aynı yılın Mart ayı sonlarında ise Cobain, Los Angeles’taki bir rehabilitasyon merkezine yatırıldı . Bir gün sonra da kaçtı. Ve Seattle’a geri döndü. Bu olaydan yedi gün sonra yani 8 Nisan’da Cobain, Seattle’daki evinde ölü bulundu.

Kurt Cobain’in ölümünün ardından Grohl ve Smear Foo Fighters adıyla bir grup kurdu. Foo Fighters, Nirvana’nın kızgın müzik tarzı ve şarkı sözlerinin yanısıra yumuşakbaşlı bir tutum izledi ve 1995 yılında grupla aynı adı taşıyan albümleriyle büyük başarı şağladı. Novoselic 1996 yılında Sweet 75 adlı grupla tekrar müzik piyasasına geri döndü.

Evanescence



Evanescence "duman gibi yok olmak" anlamına geliyor. Vokalde ve piyanoda Amy Lee,gitarlarda John LeCompt, Will Boyd,Terry Balsamo ve bateride William Gray'den oluşan ilk albümü Fallen'ı yayınlamıştır (Mart 2003). Peki Fallen albümü ilk albümleri miydi? Tabi ki hayır.

Grup Arkansaslıdır.Amy Lee'nin inanılmaz güzel sesi ile grubu diğer nu-metal gruplarından ayrı tutuyor. Amy Lee'ye göre grubun sırrı müziklerinin epik, dramatik ve karanlık olmasıdır.Belki de Amy Lee'nin ta kendisidir.

Grup Amy Lee ve Ben Moody tarafından kurulmuştur.İkisi çocukken yaz kampında tanışmışlar ve grubu kurmaya o gün karar vermişler.Amy Lee piyanoda Meat Loaf'ın "I'd Do Anything For Love"ını çalarak oyalanırken Meat Loaf hayranı olan Ben Moody ise gidip hemen Amy Lee ile tanışmış ve grubu kurmaya karar vermişler.Kendi çabalarıyla yayınladıkları, cd yazıcı ile çoğalttıkları ilk EP'leri ile yerel olarak tanınmışlar.Onlar eski albümleri şu an komik diye nitelendiriyorlar.Arkasından ikinci EP "Whisper" ve 2000 yılındaki ilk albüm "Origin" albümü gelmiş.Ancak grup özel bir neden yüzünden bu albümü hiç yayınlanmamış saymak istiyorlar.Bu sebeple bazı sitelerde ve resmi sitelerinde "Falen" ilk albüm gibi görünmektedir.

Grup "Fallen" albümüyle büyük bir kitleye ulaşmıştır.Grubun albümü 600.000 satıp Billboard ilk 10'a girmiştir.Cristian-Rock kitlesi tarafından çok sevilip başarı grafiği hızla yükselişe geçince bu kitleye hitap eden müzik marketlerinden toplatılmış.Amerika'da Hristiyan Rock şeklinde bir olgu vardır.Dini temalar işleyen gruplar büyük ilgi toplar.Sadece bu türe endekslenmiş plak dükkanları, radyolar ve festivaller var fakat grup üyeleri kendilerini gotik tarzını kabul etmedikleri gibi yalnız bu kitleye hitap ediyor durumuna gelmek istemedikleri için bu tür dükkanlardan albümlerini toplatma kararı almışlardır.Şarkılarda çoğunlukla aşk ve çaresizlikle birlikte karanlık temaları dikkati çekiyor.
Evanescence piyasadaki diğer nu-metal veya goth gruplarından çok farklıdır. Grup: "Öfke dolu gençlerin hazırladıkları, önceden paketlenerek satışa sunulmuş gibi duran çok albüm var piyasada Biz böyle değiliz.Bir görüntü satmaya çalışmıyoruz, sadece kalbimizdekileri yazıyoruz." diye açıklıyorlar.

Grup turnedeyken Ben Moody grubu terketmiştir.Bu bazıları için hayal kırıklığı yaratırken bazıları için de sevinç yaratmıştır! Ben Moody Avril Lavigne'ın bir ara gitaristliğini yaparken grup devam etme kararı alarak turneye kaldığı yerden devam etmiştir ve Ben Moody'nin yerine Cold grubunun gitaristi Terry Balsamo geçmiştir. 2004 yılının Kasım ayında unutulmaz Paris konseri görüntüleriyle oluşan "Anywhere But Home" adında bir konser albümü çıkarmışlardır.

İlk albümleri bu kadar patlama yarattıysa iler ki albümleri nasıl olacak düşünemiyorum... Dinleyicileri her geçen gün artan, tarzıyla, müzik kalitesi ve sarf ettiği cümleleriyle gönüllerde taht kuran gruptan daha fazlası da beklenemez zaten. Bizde Evanescence varoldukça hep arkalarında olacağız. Kalitesinden taviz vermeyen grubun müzikleriyle büyümeye devam edeceğiz...

Pantera




Gitar ve vokalde Terry Glaze, gitarda Darrel Abbott, bas gitarda Rex Brown ve bateride Vince Abbott tarafından 1981 yılında Teksas'ta kurulan Pantera, ilk albümü "Metal Magic"i 1983 senesinde çıkardı. Kiss, Aerosmith ve Deep Purple'ın yoğun etkisinin hissedildiği müziğiyle olumlu eleştiriler alarak Quite Riot, Stryper ve Dokken gibi gruplarla konserler verdi. Bu arada grup 1984 yılında ikinci albümü "Projects in the Jungle" ile gelişmekte olduğunu gösterdi ve çizgisini giderek kendine özgü bir noktaya taşımaya başladı. Grup üzerinde Kiss'in etkisi azalmaya, ancak Def Leppard'ın ilk dönemlerinin etkisi çoğalmaya başlamıştı. Öte yandan grup elemanları isimlerini değiştirdiler. Glaze ismini Terence Lee, Darrell Abbott ismini Diamond Darrell, Rex Brown ismini Rex Rocker, Vince Abbott ise ismini Vinnie Paul yaptı. Bu arada gruba vokalde Phil Anselmo katıldı ve bu kadro ile "Power Metal" adlı çalışmayı 1988 yılında piyasaya çıkardılar.

Megadeth'ten gelen teklifi geri çeviren Diamond Darrell'ın ve Phil Anselmo'nun etkisiyle grubun çizgisi thrash metalle power metal arasında bir yere ulaştı ve grup "Cowboys From Hell" (1990) ile büyük bir başarı elde etti. Ardı ardına gelen ödüller ve Teksas'taki idolleri efsanevi Ozzfest ile çıktıkları turne ile hakkettikleri emeklerinin meyvelerini toplamaya başladılar. Bu arada turne sırasında yeni albüm için yeni bir parça hazırlamışlardı: Yesterday Don't Mean ****. Grubun bateristi Vinnie bu yeni parça için şöyle diyordu: "Bu yeni albüm için hazırlanmış ilk parça," ve ekliyordu "sanırım albümün kodunu bu parça kuracak."

İşte bu parçayla kurdukları kod onlara 1992'de "Vulgar Display of Power", 1994'te (bilbordlara bir numara olan) "Far Beyond Driven" ve 1994 yılında "The Great Southern Trendkill" albümlerini getirdi. "The Great Southern Trendkill memleketleri Teksas'ta kaydettikleri ilk albümdü. Vinnie artık şöyle diyordu: "Şimdi kaderimizi tamamen kontrol altına almış bulunuyoruz. Bizim istediğimiz de buydu.."

Grubun 2000 senesinde çıkan "Reinventing the Steel", ve son olarak tüm efsane parçalarını topladıkları, Elektra Records etiketli "The Best of Pantera" (2003) albümleri de mevcut. Tüm bunların haricinde "Cowboys From Hell", "The Vulgar Video" ve "Watch it Go" isminde üç adet video albümlere de sahipler. Grup best of albümleri çıktıktan sonra 2003 senesinde dağıldı. 22 senelik müzik maceralarını sona erdirdi.

Pantera, klasik hard rock ve heavy metal temeli üzerine kurduğu power metal ve thrash metal karışımı müziğiyle 90'ların en önemli grupları arasında, ve efsanesi halen sürmekte.

Deep Purple




1968 yılında Searchers topluluğunun davulcusu Chris Curtis önderliğinde kurulan efsanevi Deep Purple, ilk aşamada tuşlu çalgılarda Jon Lord, bas gitarda Nick Simper ve gitarist Richard Hugh (Ritchie) Blackmoredan kuruluydu. Ilk olarak Roundabout ismiyle tanindilar. Bir kaç gün içinde Curtis ayrıldı. Dave Curtis ve Bobby Woodman da isteneni veremeyince onların boşaltıkları yerler Rod Evans ve Ian Paice tarafından dolduruldu. Deep Purple adını aldılar ve kısa bir İskandinavya turundan sonra, topluluk ilk albümünü kaydetmeye koyuldu. "Shades Of Deep Purple" "Hey Joe" ve 45likler listesinde zirveye oynayan "Hush" gibi meşhur parçaların yeniden sunumlarını barındırıyordu. Yabancı topraklarda ünleri daha hızlı yayılan grubun uzun turneleri sona erdiğinde kendi ülkelerinde tanıtıma devam ettiler. Tina Turner, Neil Diamond gibi isimlerle birlikte çalışmalar da yapan Deep Purple kendi belirlediği çizgiyi korumaya da özen gösterdi.

1969 temmuzunda, Evans ve Simper, Episode Sixten gelen Ian Gillan ve Roger Glover ile yer değiştirdi. Klasik Deep Purple olarak akıllara kazınacak bu yeni kadro Lordun yazdığı "Concerto For Group And Orchestra"yı Londra Fiarmoni Orkestrası ile kaydettiler. Ardından gelen ve "Speed King" ve "Child In Time" gibi parçaları içeren "Deep Purple In Rock" çalışması topluluğun ağır metal türünün vazgeçilmezleri arasında yer alacağını duyuruyordu. Gillanın güçlü sesi müziklerine yeni bir boyut kazandırmış oluyordu. Bu yeni kazanılmış şöhret Avrupa kıtasında "Black Night" ile iyice perçinlenecekti. "Strange Kind Of Woman" listelerde iyi bir noktaya gelen bir başka çalışma oluyordu. "Fireball" ve "Machine Head" ise zirveye adını yazdıran iki albüm oldu. Son saydığımızın içindeki parçalardan biri olan "Smoke On The Water" sert rock müziğin tarihine geçmiş bir çalışma olma başarısını gösterecekti... Albüm aynı zamanda topluluğun kendi kurduğu Purple Plakçılıktan çıkan ilk albüm oldu. Platin plak ödüllü "Made In Japan" canlı sunumlarıyla neler başarabileceklerini çok iyi ortaya koyuyordu.

Üyelerin kendi aralarında ise ipler son derece gergindi. "Who Do We Think We Are!" bu çok başarılı kadronun bitişinin habercisi olacaktı. Gillan ve Gloverın ayrılısı, David Coverdale ve Glenn Hughesin gelişiyle yeni özellikler kazanan topluluğa yine de epey pahalıya mal olacaktı. "Burn" ve "Stormbringer" İlk 10 listesinde başarılı oldular. Blackmoreun istediği bu değildi. Gidişattan memnun olmayan Blackmore 1975 mayısında Rainbowu kurmak amacıyla Deep Purpledan ayrıldı. Bir anlamda onu yetim bıraktı. Tommy Bolin Mor Topluluka "Come Taste The Band" albümünde eşlik etti. Ne var ki, farklı tarzlarının birlikte yürümesi mümkün değildi. Deep Purple üyeleri yol ayrımındalardı. Sonuç olarak her biri farklı bir yol izleyerek müzik yaşamlarına kendi oluşturdukları topluluklarda ya da başka müzisyenlere eşlik ederek devam ettiler. Madde bağımlısı Bolin ise bir kaç ay sonra uyuşturucudan öldü.

"En İyileri" albümleri, toplama çalışmalar, Deep Purplea doyamayanları bir süre daha oyaladı. 1984 yılında Gillan, Lord, Blackmore, Glover ve Paice "Perfect Strangers" çalışmasını tamamladıklarında bir "yeniden birleşme" rüzgarı siyordu. İkinci bir deneme "The House Of Blue Light" ise Gillan ile Blackmore arasındaki bir tartışmadan dolayı başlar başlamaz bitiverdi. Rainbow eski üyesi Joe Turner, Gillanın boşalttığı yeri 1990 yılının Deep Purpleı yeniden canlandıracak "Slaves And Masters" albümü sırasında doldurdu. Gillan 1993te topluluğa yeniden katıldıysa da hemen ardından ayrılıverdi. Yolgeçen hanına dönen Deep Purpleı, "babası" Blackmore, yine bıraktığında bu sefer yerini bir başka yetenekli isim Joe Satriani alıyordu.
1996daki "Purpendicular"ı kaydeden kadro Steve Morse, Lord, Gillan, Glover ve Paiceden oluşuyordu. Şimdi ise Morlar, yapımcılarının peşi sıra çıkardıkları toplama albümlerle; "altın diskler", "binyılın seçmeleri", "özel bölümler" ile müzik severlerin karşısına çıkıyor...

Deep Purple, Led Zeppelin ve Black Sabbath gibi öncü topluluklardan önce ağır metal basit, kaba bir müzik türüydü. Bu topluluklarla birlikte ağır metal yeni, daha soylu bir kimlik kazandı.

Judas priest




Judas Priest

Judas Priest, 1967'de Wednesbury'de (Birmingham-İngiltere) K.K.Downing ve Ian Hill etrafında şekillenen bir heavy metal grubudur.Klasik kadrosu; vokal Robert Halford, gitaristler K.K.Downing ve Glenn Tipton ve bas gitarist Ian Hill'den oluşur. Judas Priest, klasik heavy metal özellikle de New Wave of British Heavy Metal (İngiliz heavy metalinin yeni dalgası) tarzının ideal örneğidir ve yüzlerce grubu etkilemiştir. Bunlar onların "Metal Gods" ismine sahip olmalarını sağlamıştır.

Müzikalite

Heavy Metal'in atalarından biri olan Judas Priest, K.K.Downing ve Glenn Tipton'un çift lead-gitarları ile gitar düetleri ve Rob Halford'un yüksek perdeden çığlıklarla donanmış lead vokalleriyle bilinir. Ancak, grubun getirdiği en büyük yenilik çifte ritm gitardır. Bu hard rock ve özellikle heavy metal'de esaslı bir rol oynar. Her ne kadar Wishbone Ash, Scorpions vs. Judas'tan önce de benzer çift gitarı kullanmış olsa da, hiçbiri çifte ritmi müziklerinin tamamlayıcı bir bölümü olarak ve sürekli kullanmamıştır. Çifte ritm(dual ritm); iki gitaristin aynı tekrarlanan bölümü, sürekli ve aynı anda, sadece çok kısa değişikliklerle çalmasıdır. Judas Priest bu yeni ritm gitar stilini ilk albümleri Rocka Rolla ile getirdiğinden beri, bu heavy metal'in standart özelliği haline geldi. Judas Priest'in tarzının bir başka önemli yönü de; hızlı riff'lerin arasına melodik sololar koymalarıdır. Ayrıca grup çoğunlukla dönemindeki rock gruplarından daha hızlı çalıyordu ve gitarlara daha "metalik" bir ses getirdi.
Birçok kişi (bunlara Judas'tan etkilenmiş müzisyenler ve ünlü hard rock ve heavy metal gruplarının üyeleri de dahildir) , "saf" heavy metal diye adlandırılan şeyin temelinin, kuruluşunun Judas Priest'in şu 3 ilk dönem albümleri olduğuna inanır: "Sad Wings of Destiny"(1976) , "Sin After Sin"(1977) ve "Stained Class"(1978)...

Etkilenenler

Judas Priest 3 müzikal jenerasyonda sayısız müzisyen ses, teknik ve imaj bakımından etkilemiştir(örneğin: Manowar'ın deri ve zincirli görünümü Priest'ten gelmedir). Bu grupların arasında: Iron Maiden, Anthrax, Accept, Metallica, Megadeth, the Melvins, Manowar, Mercyful Fate, Venom, Slayer, Dokken, Helloween, Stratovarius, Iced Earth, Poison, Napalm Death, Primel Fear, Dream Theater ve Pantera vardır...

Judas Priest'in Tarihçesi

K.K.(Kenneth) Downing ve Ian Hill birbirlerini neredeyse doğdukları günden beri tanıyorlardı. Yakın yerlerde yaşadılar ve aynı okullarda okudular (hatta aynı yuvada). Arkadaşlıkları gençlik dönemlerinde aynı müzikal eğilime sahip oldukları için daha da gelişti (Jimi Hendrix, Cream, the Yardbirds). Ve ikisi de bir ensturman çalmayı öğrenmeye başladılar.
1968'de Judas Priest adındaki iyi bilinen yerel bir grup (isim Bob Dylan'ın John Wesley Harding adlı albümündeki "The Ballad of Frankie Lee and Judas Priest" parçasından alınmıştır) dağılır ve vokalleri Alan Atkins, Downing ve Hill'le yakınlaşır. Onlar Alan Atkins'i vokalleri olarak alırlar ve grubun isminin de Alan Atkins'in eski grubunun ismi "Judas Priest" olmasında karar kılarlar.
Downing'in kontrolü altında, grup hızlı bir şekilde tarzlarını blues melodilerinden, daha sonra "heavy metal" olarak adlandırılacak olan tarza kaydırırlar. Bu üçlü 1974'e kadar değişik davulcularla Birmingham ve çevresinde yaygın turlar düzenlerler ve Budgie, Thin Lizzy ve Trapeze gruplarına da destek olurlar. Finansal zorluklar ve birlikte çalıştıkları Tony Iommi'nin şirketi "IMA" ile yaşadıkları sorunlar, Alan Atkins ve davulcuları Alan Moore'un ayrılıklarına sebep olur.
O dönemde Ian Hill'in birlikte olduğu bir kız, kardeşini -yani Robert Halford'u- vokal olarak önerir. Halford gruba kabul edilir ve yanında eski grubu Hiroshima'dan davulcu John Hinch de gelir. Bu kadro Büyük Britanya'da büyük turlar düzenler ve Budgie'ye de sıkça destek olur. Hatta Norveç ve Almanya'daki bazı konserlerde headliner olarak çıkar.
İlk albümleri için stüdyoya girmeden önce plak şirketi başka bir müzisyenin onlara katılmasını önerir. Klavye ya da trompetçi eklemekte isteksiz olan Downing, ikinci bir gitaristte karar kılar; Flying Hat Band'den Glenn Tipton.
Grup üyelerine göre, kayıt sırasında bazı teknik sorunlar vardır ve bundan dolayı grubun ilk albümü "Rocka Rolla" kötü ses kalitesinden zarar görür. Ayrıca yönetim sorunları çıkmıştır, gruba göre; yapımcı Rodger Bain (Black Sabbath dahil olmak üzere birçok grubun yapımcılığını yapmıştır) albümden Judas sahne klasikleri "Tyrant" , "Genocide" ve "The Ripper"ı çıkarmıştır ve hatta 10 dakikalık bir şarkı olan "Caviar and Meths"i 2 dakikalık ensturmantal bir parça haline getirmiştir. Albüm çok ses getirmemiştir. Ertesi yıl grup, Reading Festivali'nde çok iyi bir performans göstermiştir.
Grup bu sefer daha tecrübeli ve cesaretli olarak ve bu sefer yapımda sözlerini geçirerek (yapımcıyı da kendileri seçmiştir) ikinci albümlerini çıkardılar; Sad Wings of Destiny (1976). Bu albüm daha çok eski materyali içeriyordu. İçinde önceden bilinen, grubun konser favorisi "Victim of Changes" de bulunuyordu. Bu parça; ilk Judas Priest'in (Alan Atkins'in grubu) "Whisky Woman" parçasıyla, Robert Halford'un eski grubu Hiroshima'nın "Red Light Lady" parçasının kombinasyonuydu.
Birbirini izleyen üç albüm ; Sin After Sin(1977) , Stained Class(1978) ve Hell Bent For Leather (Britanya'da - Killing Machine) (1979) heavy metal'in olasılıklarını ve sınırlarını daha fazla araştırdı. Bu süreçte çok yetenekli dönemlik davulcularla çalıştılar, Simon Phillips ve Les (James Leslie) Binks.
Hell Bent For Leather'dan sonra grup, bir konser albümü çıkardı, Unleashed in the East(1979). Japonya'da kaydedilen bu konser albümü gruba ilk platin plağını kazandırdı. Les Binks gruptan ayrıldı ve yerine eski Trapeze davulcusu Dave Holland geldi.
Bir sonraki albümleri, 1980'deki British Steel, İngiliz listelerine 3. sıradan girdi. Ve bu albümleri ile ikinci platin plaklarını aldılar.
1981'de de Point of Entry albümünü çıkardılar.
1980'lerin başlarında Judas Priest en çok satanlardaydı. 1982'de "You've Got Another Thing Comin' " single'ıyla Screaming For Vengeance albümü çıktı. Bu albüm 1 milyondan fazla sattı.
2 yıl sonra Defenders of the Faith albümü çıktı(1984). Ve o da neredeyse bir önceki albümün başarısını yakaladı. Bu dönemde Metallica ve diğer speed/trash metal gruplarının popülaritesinin artmasıyla dünyadaki metal zevkleri değişmeye başladı.
1986'da Turbo çıktı. Dönemin trendine uymamasına rağmen Amerika'da 1 milyondan fazla sattı.
1987'de Priest...Live! adlı bir konser albümü çıkarıldı.
1988'deki Ram It Down sert metale dönüş idi. Dave Holland gruptan ayrıldı. Yerine Scott Travis geldi.
Ve 1990'da, birçoğunuzun çok iyi bildiği Painkiller albümü çıktı. Birçok kişi bu albümü Priest'in en iyi albümü olarak değerlendirir (benim de şahsen ÇOK sevdiğim bir albümdür ancak asla "en iyi" albümü diyemem).
Ve Priest'in zor dönemlerine girildi...

Zor Dönemler

Fazlasıyla başarılı Painkiller turunun sounda "efsanevi" vokal Halford, birkaç yıldır grup içinde olan gerginlik nedeniyle ayrıldı. 1991 yılında başlamıştı zaten dedikodular. Yine de Halford, "Metal Works '73 - 93' " adlı derleme albümde işbiliği yaptı. Bu albüm Priest'in 20. yılı anısınaydı. Aynı zamanda aynı isimli bir vidyoda da rol aldı Halford. O yılın sonunda resmen ayrılıdığı ilan edildi. Robert Halford, 90'ların başında kendi grubunu başlattı; "Fight"... Ayrıca daha sonra, Halford adında bir grup daha kurup solo kariyere devam etmiştir...
1996'da önceden "British Steel" adlı Judas Priest cover grubunda vokallik yapan Tim "Ripper" Owens gruba alındı. Bu kadroyla 2 albüm yapıldı; Jugulator ve Demolition(Ayrıca 1998'de de Live Meltdown adlı bir konser albümü yapıldı). Jugulator'daki "Cathedral Spires" Owens'ın Priest'teki en iyi işi olarak adlandırıldı, bu Tim owens'ın iyi vokal özelliklerine sahip olduğunu gösteriyordu. Ancak Demolition albümü tam bir hayal kırıklığıydı. Böylece, Ripper'ın asla ASLA efsane vokal Rob Halford kadar iyi bir vokal olamayacağı iyice anlaşıldı... (Tim Owens'ın sesini asla sevemedim, oysa iyi bir vokaldir, ama doldurmaya çalıştığı yer fazla büyüktü sanırım)
Owens'ın grubun hayranından vokali olma hikayesi "Rock Star" filmine konu oldu. Ama Owens'ın filmin prodüksiyonu ile alakası olmadı. Filmin Owens'ın hikayesiyle çok az ilgisi olduğundan, Judas Priest daha sonra filmle alakalarını kesti...

Yeniden Bir Araya Geliş

Neredeyse 12 yıllık ayrılık sonunda Priest orjinal vokali Rob Halford'la Temmuz 2003'te bir araya geldi. Priest Owens'la "dostça" ayrıldı. Owens Amerikalı heavy metal grubu Iced Earth'e geçti ve "The Glorious Burden" 2004'te kaydedildi.
Priest 2004'te hemen bir konser turu düzenledi ve ayrıca Ozzyfest'de headliner olarak çıktı. İki tur da çok başarılı geçti. 1 Mart 2005're yeni stüdyo albümü Angel of Retribution çıktı (bana kalırsa eski tadı veremeyen bir albümdür, ancak dünya piyasasında başarılı oldu. en azında Halford geldi!).
Grup şu anda Nostradamus ile ilgili bir konsept albümü çalışmasında...

Metallica



Metallica, ABD çıkışlı bir heavy metal grubudur. "Thrash metal" akımının üyelerinden ve 80'li yılların en iyi ve en ilham verici metal gruplarından birisi olarak kabul edilir. 60 milyonu ABD'de, 40 milyonu da dünyanın geri kalanında olmak üzere yaklaşık 100 milyon albüm satışı bulunan grup, müzik tarihinin ticarî ve akım olarak en başarılı metal gruplarından biridir. Konser satışları açısından da ABD müzik tarihinin en büyük 13. topluluğu konumundadır.
Köklerini Black Sabbath, Motörhead, Deep Purple, Iron Maiden gibi efsanevi gruplardan alan Metallica, yeni doğan Heavy Metal müziğini en zirveye taşıyarak kendiyle bütünleştirmiş; bunları yaparken köklerine sadık kalabilmeyi başarabilmiştir.
Kuruluş dönemi (1981-1983)
Metallica’nın temelleri baterist Lars Ulrich tarafından atılır. Ulrich, Los Angeles gazetesine ilan vererek birlikte müzik yapabilecek kişilerle görüşmek istediğini belirtir. İlk telefon, ilana tek cevap veren kişi olan, bir basımevinde çalışan 18 yaşlarına yakın lise mezunu bir gençten, James Alan Hetfield’dan gelir. Sert sesi, farklı armonisi ve yeniliğe açık gitar virtiözitesiyle, grubun vokal ve gitaristliğini üstlenen Hetfield’ı, şu anda Megadeth’te çalan gitarist Dave Mustaine izler ve son olarak da James'in eski grubu Leather Charm'dan arkadaşı bass gitarist Ron McGovney gruba dahil olur.
Topluluk bu kadrosuyla ilk konserini Anaheim (California)’da Radio City’de 14 Mart 1982’de vermiştir. İlk başlarda istediği başarıyı yakalayamayan grup, ayrıca solo gitaristleri Dave Mustaine'in alkol ve şiddet problemleri ile uğraşmaktadır. Kendi başlarına albüm yayınlayacak kadar finansmanları ve pek fazla şarkıları olmadığından bir toplama albüme şarkı vermeye karar verirler. Ellerindeki doğru düzgün hazırlanmış tek şarkı olan "Hit the Lights"'ı Metal Massacre albümüne sokmayı başarırlar. Bu şarkı ile olumlu tepkiler alan Metallica, ilk demoları ve bas gitaristleri Ron McGovney'in grupla son kayıdı olan Power Metal 'i 1982 yılında yayınladılar. Grupta doğru düzgün bir işi olan Ron'un, şarkıların yaratım sürecinde hiç katkısı olmayışı arkadaşlarını rahatsız ediyordu. Bu sıralarda James ve Lars "Whiskey A Go Go" adlı mekanda grup Trauma'yı izledi. İki arkadaş mekanda eğlencelerine devam ederken sahneden bir ses duydular, bunu ikiside en başta solo gitar olarak düşünmüşlerdi ancak arkalarını döndüklerinde bunun wah-wah pedalı kullanan bir bas gitarist olduğunu farkettiler. James Hetfield olayı, Tam arkamızdan vahşi bir solo gelmişti, arkamızı döndüğümüz zaman bunun o olduğunu gördük, uzun kızıl saçlarıyla sadece işini yapıyor ve çevrede sanki kimse yokmuşçasına, tek başına odasında çalıyormuşçasına sakin ve bir o kadar harika çalan birisi vardı diye özetliyor. Grubun genç basçısı Cliff Burton'a kendilerine katılması için teklif götüren grup, Cliff'in Bir grup için şehir değiştiremem serzenişine karşı, grubu onun şehrine taşımaya karar verdi ve Cliff Burton'u ikna ederek kadrosuna aldı. Bu ekiple bir demo yayınlayan grup kendini iyiden iyiye belli etmeye başlamıştı. Ancak, Dave Mustaine'in alkol, şiddet ve uyuşturucu problemleri grubu çok rahatsız ediyordu ve bu yüzden gruptan çıkarılmasına karar verildi. Dave'in çıktığı aynı gün Exodus grubunun kurucularından Kirk Hammett gruba ana gitarist olarak katıldı.
Kill 'Em All (1983)
Ana madde: Kill 'Em All
Metallica, ilk stüdyo albümleri olan Kill 'Em All'u 1983'te çıkarttı. Aslında albümün adının Metal Up Your Ass: Easters Cancelled, Bodys Been Found olması planlanıyordu fakat grup ve şirket o zamanlar albüm isminin alacağı negatif tepkiden çekindi. Şirketin baskılarından dolayı isim değiştirilmek zorunda kaldı. Basçı Cliff Burton da şirketi kastederek Kill 'Em All adını önerdi ve grup tarafından hemen kabul edildi. Albüm 10 şarkı içeriyordu ve bu şarkılar arasında Dave Mustaine'in de katkıda bulunduğu besteler vardı. Albümün en belirgin tarafları Hetfield'ın çiğ vokali ve grup elemanların yapmak istedikleri müzik ve yaşlarını çok güzel yansıttıkları şarkıları olmuştur. Bu albümden "Seek & Destroy" ve "The Four Horsemen" birçok konserlerinde yer bulmuştur. Ayrıca Cliff Burton'ın bas solosu "(Anesthesia) Pulling Teeth" de bu albümde yer almaktadır. Albüm çok büyük bir satış başarısı getirmese de Metallica adının yeterince duyulmasını sağlamıştır. Grup belirli bir hayran kitlesi topladıktan sonra ikinci albümün geleceğini duyurmuştur.
Ride the Lightning (1984)
Ana madde: Ride the Lightning
Grup ikinci albüm Ride the Lightning 'i kaydetmek için 1984 yılında Danimarka'daki Sweet Silence stüdyolarına gider. Bir hafta süren kayıtlar sonucunda Flemming Rasmussen prodüktörlüğünde Ride the Lightning raflardaki yerini alır. Yeni albüm ile grup Avrupa'da turnelere çıkmaya ve imza dağıtmaya başlar. Albümün açılış parçası "Fight Fire with Fire"'ın başındaki akustik kısım dinleyen herkesin kısa bir şok geçirmesine, Metallica'nın aniden tarz değiştirdiğini düşünmelerine sebep olmuş ama şarkının sert ve hızlı devamı bu kanıyı yoketmiştir. Albümde Hetfield'ın sesini yüksek derecede geliştirmeside gözden kaçmamıştı. Albümdeki "Creeping Death", konserlerin vazgeçilmez parçası ve grubun canlı biçimde çaldığı en iyi parçalardan biri oldu. Yine albümde bulunan "Fade to Black" isimli şarkı çıktığı ilk günden beri grubun en çok sevilen şarkılarındandır. Ride the Lightning 'in çıkışından sonra grup pek çok dergilerden "Yılın Metal Grubu" ödülü aldı. Artık Metallica çığ gibi büyüyordu ve adını tüm Dünya'ya duyurmak için adım adım ileriyordu.
Master of Puppets (1984-1986)
Ana madde: Master of Puppets

Damage Inc. Turu 1986
1984 yılında Metallica'yı izleyen Elektra Records'tan Michael Alago ve 'Q-Prime Menajerlik'ten Cliff Burnstein grubun performansından çok etkilenir ve kontrat imzalanır. Böylece grup İngiltere'de de büyük başarıya ulaşır. Artık büyük bir şirketle de anlaşmış olan grup 3. stüdyo albümlerini çıkartmak için hazırlanmaya başlar. Ride the Lightning 'in büyük başarısından sonra herkes gruptan çok iyi bir albüm bekliyordu ve Metallica beklentileri karşılayan 3. stüdyo albümleri Master of Puppets 'ı 1986 yılında piyasaya sürdü. Çıktığı andan itibaren büyük başarı ve eleştirmenlerden çok yüksek notlar toplayan albüm, hiçbir reklam kampanyası olmadan milyonlar sattı, Billboard 200'de 29. sıraya kadar yükseldi. Albümün açılış parçası olan "Battery" yine "Fight Fire with Fire" gibi yavaş girişi, devamında gelen hızlı ve sert riffleriyle dikkat çekerken, albüme adını veren "Master of Puppets" ise küresel bir sorun olan uyuşturucuya dikkat çekmektedir ve grubun en iyi şarkılarından birisi olarak kabul edilmektedir. İsmini basçı Cliff Burton'ın astronomiye ilgisi sebebiyle bir takımyıldızdan alan albümün tek enstrümental parçası "Orion" ise grubun yaptığı en iyi parçalardan ve tüm zamanların en iyi ensturmental şarkılarından birisi olarak görülmektedir. Pek çok eleştirmen tarafından en iyi ve sert metal albümlerinden biri olarak gösterilen Master of Puppets Metallica için bir çağın bitişi ve yeni bir çağın başlangıcı olacaktır.

Alıntıdır